Posts

Showing posts from 2011

Disko disko partizani/ Parma - Ekim 2011

Image
Bir fuar için   Bologna Havalimanına indik ve sonradan eskiden kamyon şöförü oldugunu ogrendiğimiz sürücümüzle birlikte Parma’daki otelimize dogru yol adlık. Aslında Reggio Emilia adlı Parma ve Bologna arasında kalan bir bölgedeyiz, tam tabiri ile kuş uçmaz kervan geçmez bir yer. Nitekim otele gittiğimizde oglen saati idi ve otelde yiyecek birsey yoktu, civarda da oyle bir yer yoktu. Parma’daki farklı bir oteldeki randevumuza giderken, yol uzerinde bir alışveriş merkezi gorduk –daha dogrusu Mc Donalds tabelası gorduk- ve oraya gittik, alelade bir pizzacıyı bulduk – Mc ten daha iyidir diyerek- ve orda bol hamurlu pizzalarımızı bitirdik. Il Partigiano İşimizi bitirdikten sonra Parma meydanında rehberimizle buluştuk, gittiğim bir yerin tarihçesini; okuyarak öğrenmek yerine bizzat rehberden dinlediğim ender fırsatlardan biri oldu bu. Burası da nehrin ikiye boldugu sehirlerden. Saray, etrafındaki alan konusunda bilgi aldık ve nitekim orada arkasını saraya donmus bir partizan heyke

Bir günlük macera: Marsilya -Eylül 2011

Image
Kaderin alakasizca bulusturdugu 5 kisi. Bir yanlış anlaşılma sonucunda nerdeyse sadece bir günlüğüne gelinen bir tatil. Rahat koltuklar ve güleryüzlü ama biraz konuskan hosteslerin olduğu bir gece uçuşu. Gecekondu mahallesini andiran, özensiz ve metro istasyonu vari basit bir havaalani. Transfer aracı ile merkez istasyona gidiş ve taksi icin dışarı çıkmamız ile birlikte hayatin gerçekleri ile tanışmaca: iğrenç bir sidik kokusu?!,   uzun bir taksi kuyruğu ve etratfa ne taksi ne de harita yok, fareler cirit atıyor. Saat ise sabahın 4’ü. Tam bir korku filmi başlangıcı yaptık Marsilya’da. Oysa surpriz bir şekilde Pegasus’tan hediye olarak kazanmıştım bu seyahati.   Kanal Türk’te “Aş Kendini” adlı en sevdiğim Türk seyahat programını sunan   Aydan’la olacaktık. Neyse ki, başladığı gibi kabus geçmedi. Bu aksilikleri umursamayıp   iphone google maps ile, bar çıkışı yemek yiyen göçmenlerin arasından yürüye yürüye bulduk yolumuzu. Otelimiz ara sokakta St Louis adli mini bir otel, binanin

La Dolce Vita a Roma - Eylül 2011

Image
Neye niyet neye kısmet diyerek, Irene Kasırgası’ndan dolayı iptal edilen New York seyahati sonucunda yolumuz Roma’ya düştü. İlk –ve de son- 15 yıl önce ailemle gittiğim Roma’ya aslında geçen senelerde bu bilinçli halimle J tekrar gitmek istemiş ancak fırsat bulamamıştım. Sabah erken uçakla Roma’ya gittik, şehre inmek için oranın Havaş’ına bndiğimiz anda ayağımı birşey ısırdı ve bütün seyahat boyunca benle gezecek kaşıntım başladı. Termini –ana tren istasyonuna gittik, nasıl kalabalık nasıl gürültülü. Orada işimizi hallettik ve metroya bindik yürü babam yürü. Son gün anladık ki o metroda o kadar yürüyene kadar otele de varırmışız. Neyse Barberini meydanında Via Sistina daki Italyan aksanı ile Otel kinggi (gerçek adı Hotel King) olan bakımsız otelimize yerleştik. Bütün tatil boyunca resepsiyona her gittiğimizde birbirine benzeyen ama farklı 6 ayrı kişi duruyordu.                                                                                          Otelden ileri doğru gittik ve

2 Ekim 2011 Pazar günü Kanaltürk - Aş Kendini Programındayım!

Geçen ay Pegasus'un talihlisi olarak, Aş Kendini Programı ve sevgili Aydan ile Marsilya - Cannes - Aix En Provence'a gittim! 2 Ekim Pazar günü saat 14:00'te KanalTürk'te beni izleyin :) Detaylar ve tavsiyeler program yayınlandıktan sonra burada..

Bir yaz klasiği, Bodrum - Temmuz 2011

Anladım ki Bodrum bana her zaman iyi geliyor. Cuma iş çıkışında Sabiha'dan atladım uçağa. Bülent'in bana jesti sonucunda beni havaalanından bir araç aldı, Ortakent'te Palavra diye bir balıkçıya götürdü. Deniz kenarı, kumların üstünde masalar, belli gündüz şezlonlar alıyor bu masaların yerini. Bavulumu kumlarda sürükleyerek muhtesem bir giriş yaptım restauranta :) Sakin, keyifli bir yer, 10 kişilik masamızda nedense haremlik selamlık oturulmuş, üstelik kadınlar çocuk muhabbeti yapmakta. Bi an bayılcam sandım. Bu arada Gümüşlük'te Limon diye bir yer açılmış, ilk planda o vardı ama olmadı. Son anda gitmekten yan çizdiği Ajda konseri yerine (ki nitekim kendisi iptal oldu son dakikada) Özgürlerle merkezde buluşup Adamik'e gittim. saat 2 gibi, konser iptal olduğu için yarı hüsran yarı mutlulukla şehre inen Yeşimlerle Küba'da buluştuk. Bu kadar yakınımda bu kadar enteresan bir manzaraya şahit olduğum ender bir geceden sonra demlenmiş! bir şekilde Yalıkavak'a dönd

Enerjik Alexandroupolis - Temmuz 2011

Image
Bir şehre, birlikte   gittiğin kişilerin anlam kattigina, şekillendirdiğine her zaman inandım. Yanında o yeri avucunun içi gibi bilen birinin olması da fark yaratır. Henüz geçen sene gittiğim Alexandroupolis’in geceyle gündüz kadar farklı yönlerini yaşarken, işte bunları düşünüyordum. Bilge’nin başının etini yememiz sonucunda,   kendisi çocuklarını   ve eşini ve tabii ki minivanını ayarladı ve biz yola koyulduk. Akşamüstü 3 te yola çıktık.   Ipsala yerine Pazar Kule kapısından hiç beklemeden geçtik. Alex e olan yolu 45 dakika uzattık aslında ama kapılarda bekleme süresini minimuma indirmiş olduk böylelikle. Kaymak gibi otobandan geçtiğimiz için o 45 dakika bizi yormadı (daha dogrusu sürücümüz Bilge’yi). Tek   sorunumuz freni pek tutmayan aracımız oldu ama kazasız belasız atlattık J Party crashers gibi, direk Aya Yorgi koyunda aynı isimli beach club – restaurantta yemeğe gittik. Süper gün batımı manzarası ile adambaşı 17 euro vererek deli gibi   deniz mahsulu ve meze yedik. Oradan

Ayvalık , Cunda - Temmuz 2011

Image
Aylar öncesinde biletini aldığım Bon Jovi konseri yerine Ayvalık - Cunda'ya gideceksin deselerdi inanmazdım. Konseri kaçırsam da keyifli bir tatil geçirdim. Ekuriler Nevra - Müge ve son anda fikrini değiştirip değiştirmeyeceği konusunda bahse girdiğimiz Mutlu ile kare ası oluşturduk. Cuma 18.30 daki feribota nasıl yetiştiğimize hiçbirimiz inanamadık. Bandırma'dan Susurluğa doğru giderken görmeyen kör gözlerimle arabayı kullanırken öndeki arabanın arkasında bisiklet mi var yoksa başka birşey mi deyince nedense kızları bir korku sardı ve sürücü değiştirdik. Muhtelif şöför ve co-pilot değişiklikleri, Susurluk Yörsan'da mola ve benim bu tarz yerlerde araba yıkandığını bilmemem, hemen yolun karşısındaki Starbucks a gidicez diye gecenin bir saatinde outletleri dolaşmaya başlamamız gibi olaylar eşliğinde gece 1 de daracık sokaklarda ters yönde giderek Cunda - Deniz Yıldızı Butik Pansiyona vardık - dikkatinizi çekerim Butik pansiyon??. Gece geç oldu demedik asıl ekip sahile indik

Çakma Koh Samui - Haziran 2011

Image
Sabah 9 uçağı ile Bangkok’tan Koh Samui’ye uçtuk. Tropik ve sirin mi sirin bi havaalani, Chaweng bölgesindeki Dara Samui adli otele varis. Oda hazir olmadığı için mini ogle yemeginden sonra plaja gidis ve hayalkirikligi: İgrenc bulanık deniz, gitgit dizi geçmiyor, nerde benim memleketimin denizi..Sahilde yuruduk ve yanlari acik bungalowlarda masaj için randevu aldık. Bu esnada denize girdik, popolarımız kuma sürte sürte ıslandık. görünüme aldanmayın

Kaotik Bangkok - Haziran 2011

Image
Bangkok'a Nevra'nin toplantisi vasitasiyla, benim de balli ve atlangaç kisiligim sonucunda geldik. Boğucu ve sıcak hava daha havalimanının çıkışında karşıladı bizi. Bizi almaya gelen uber bir Merso ile Sheraton Grande Sukhumvit oteline yol aldık. Şehrin içine girince gıdım gıdım gitmeye başladık, nasıl kaotik anlatamam.. Burayi gordukten sonra Istanbul'da trafik var dememeye karar verdim. Odaya yerleşmemiz bir Sheakespeare tirajikomedisini andırsa da (detaylar için Bangkok – 1 ve 2. Gün yazısını okuyun lütfen) pencereyi açtırmak için imzaladığım "guvenligimden ben sorumluyum, atlamayacagima and icerim" yazan bir kağıttan sonra ortalık duruldu.  zen havuzu at the hotel 

Tatilde nasıl giyinirsiniz?

Herkesin farklı bir bavul yapma ve tatile gitme stili var. Önüne ne gelirse bavula atanlardan mısınız yoksa aman nasıl olsa tatil deyip her kıyafeti 2 kere giyenlerden misiniz? Mesela ben tatilde rahat giyinilir düşüncesi ile yanına az kıyafet alanlardanım..Üstelik büyük ya da ağır bavul taşımayı da sevmiyorum (nasıl oluyosa dönüşte illa büyüyo bavullar). Güselcene plan yapıyorum hangi gün ne giyerim diye ancak günün sonunda ya yeni bir kıyafet almak zorunda kalıyorum (bkz: Barselona'da tek pantalonla gittiğim ve şişkoluktan patlayan siyah pantalonum yerine aldığım kot) ya da yanımdaki birinden kıyafet otlanıyorum. Bazıları ise dolapta önüne ne gelirse bavula dolduruyor ve sonunda yarısını giymemiş olduğu fuzuli kıyafetlerin olduğu kocaman ve ağır bir bavulla baş etmeye çalışıyor. Kısa seyahatler için olabilir ama uzun seyahatlerde gereksiz ağırlık diye düşünüyorum. Bir de planlı ve programlı gidip, her günü defile gibi yaşayanlar var. Mesela annem.. Ortaokulda Bodrum'da

Bangkok - Haziran 2011 (1. ve 2. gün)

Belin Bangkok'tan bildiriyor.. Kaczamandir yapmak istedigim ama beceremedigim ya da usendigim birseyi en sonunda yapiyorm: gittigim yerden daha, taze taze henuz yasarken bildiriyorum... Bangkok'a Nevra'nin toplantisi vasitasiyla, benim de balli kisiligim sonucunda geldik. 9 saatlik uzuun bir yolculuk yaptik. arkamda oturan ve touch screen ekranda birbirleriyle yarisan arkadaslar sagolsun, hayalimdaki thai masaji gibi olmasa da yol boyunca boyun ve sirt bolgeme darbeler alarak geldim... nerelere gidilcegi konusunda onceden guzel bir plan yaptik, isten Bugra sagolsun bize bir suru yer onerdi. hava coookkk sicak ve bir o kadar da bogucu. 4 saatlik saat farki da eklenince insan serseme donuyor. Burayi gordukten sonra Istanbul'da trafik var dememeye karar verdim. resmen ayni yerde kaliyosunuz. Havaalaninda uber bir Merso ile karsiladilar bizi. Sheraton Gande Sukhumvit te kaliyoruz. 19. katta super genis bir odamiz var. Dun odaya bavullari biraktik biraz olayli oldu once

Issız Stockholm -Nisan 2011

Image
Uzun süreden beri gitmek istediğim bir yerin bu kadar boğucu geçeceğini hiç tahmin edemezdim. Yazıyı döner dönmez hazırladım ama elim gitmedi bir türlü publish etmeye de...Hatırlamak istememişçesine... Bu arada gerçekten çok uzun zamandır Stockholm’e gelmek istiyorum. Kopenhag’daki mobilya ve tasarım müzelerini gezip ruhumu besledikten sonra kimbilir burası nasıldır diye geçiriyorum içimden. Açıkçası hayatımda hiç bu kadar şuursuz ama programlı?? bir seyahat gerçekleştirmemiştim. Programlı derken, gitmek istediğim birkaç yeri belirledim, bazıları da çok alakasız yerlerde gözüküyordu, onları da soru işareti olarak not aldım. Nitekim şans eseri yolda yürürken bunların hepsi karşıma çıktı. Malmö’den 1,5 saatlik rahat ve 60 yaşın üzerinde hostesli bir uçuşla Stockholm’e vardım. Havalimanında danışmadaki kadın otelimin çok uzakta olduğunu söyleyince yüzüm düştü. Son bir haftada ziyaret ettiğim Berlin, Kopenhag vb geldi ve salakça bir saflıkla ne kadar uzak olabilir ki dedim. Havaalanınd

Huzur dolu Bozcaada - Haziran 2011

Image
Mevla’dan geçme faslındayım.... Mecnun’u bulma yollarında....Bozcaada'da... Aman da yaz geldi nidalarıyla nereye gidelim derken, hiç gitmediğim ama yıllardır gitmek istediğim Bozcaada’ya gittik işteki all the single ladies grubuyla. Bu sefer Müge yerine Umay var, bir de demirbaş ve yeni lakabıyla Truvalı Nevra. Internette “yerel tatlar festivali” olduğunu görüp, bol yemek ve şarap düşüncesiyle, Folklorik tur ile yola çıktık. Ancak Nevra geç kayıt olduğu için Çanakkale Truva turizm ile geldi, ismi de Truvalı Nevra kaldı.                                                                                                      İskele Dünya tatlısı ve şahsına münhasır rehberimiz Ali Bey sağolsun, bütün seyahat boyunca “Her güzelin bir dikeni vardır” ya da “hep birlikte duş alıcaz” gibi ulvi laflarla neşemize neşe kattı. Cuma akşamı 12 de yola çıkış, uykusuz bir gecenin sonunda Geyikli’den feribota biniş ve Bozcaada’ya varış. Ordan da şehir merkezinin biraz dışında kalan Ataol

Akide şekeri Beyrut - Mart 2011

Image
Beyrut... bana 80leri anımsatan nostaljisinden, tarçını anımsatan kehribar binalarından ve havadaki tatli ask kokusundan "akide şekerim" diyorum. Biraz gerilerek, çekinerek ve açıkçası pek de istemeyerek –zaten iş içindi- gittim Beyrut’a. East Med Airlines ile beklenmedik bir konforlu uçuştan sonra, güneşli bir günde bol Fransızca konuşmalar karşıladı beni orada. Otel 45 dakikalık bir mesafede, biraz da oto sanayi gibi bir yerde. Her taraf manda kasa ya da balina kasa mercedes kaynıyor. Sanki 1980 ler Istanbul’u, birazdan da Özal çıkacak tvye. Her yerde doların geçtiği tek yabancı ülke dediler, gerçekten geçiyor ama geriye Lubnan parası veriyor her yer – ne anladım bu işten. Otele bavulu bıraktıktan sonra çalışmak istemedim ve Solidaire de adı verilen Downtown’a indim. Kehribar rengi duvarlı mağazalar, kokoş markalardan ne ararsanız var. Burası denize de yakın bir alan. Bu kokoş mağazalara ve denize arkanızı verince Nejmeh meydanına geliyorsunuz. Burada bir saat kulesi va

Dubai artık memleket sayılır - Şubat 2011

Image
Çokuncu defa Dubai yazışım oldu ancak bu seferki, uzun bir süre için sonuncu olacak, temin ederim sizi :) Bircok hayalim vardi: bu sefer uzun kalıyorum, aman da colde safari yaprim, arabian nights a katilirim hatta daha basitinden, otelin deniz kenarinda olmasinin avantajini kullanarak her sabah deniz kenarinda yururum ya da firsat olursa otelin havuza girerim...hayaller hayaller.... Gerceklere donersek eger, saat 20 ucagi ile yola ciktim. Gazan mübareak olsun, uçakta inşhallah bir kısmet oturur, şeyh bulmadan gelme nidaları eşliğinde yola düştüm gene. Umre’ye giden ve havlularla dolanan amcalar, onları geçirmeye gelen sulaleleri ile havaalanı sanki Esenler Otogarı olmuş. Cümbür cemaati atlattıktan sonra sıra uçağa binmeye geldi. Yanıma oturan kısmeti kısaca tarif ediyorum: Zekeriya Beyaz’ın bıyıksız olanı ve alkol kokanı. Yol boyunca saolsun amca tuttu beni surekli. Film izlemeye calisiyorum neye guluyosun filan demeler. Bir de yola çıkmadan önce fazla yemek yemem normalde, o gun

Eine Wochenende in Berlin, Nisan 2011

Image
Hersey yeni isimden arkadasim Nevra'nin dogumgununu yurtdisinda kutlayalim konusmalari ile basladi. Londra diye baslayan macera, ilginc ama keyifli bir sekilde Berlin'de sonlandi! Ucak bileti ayirtirken Pegasus'un Berlin Hanım Berlin ucak saati 23:25tir gibi kurdugu ozel ! cumlelerden sonra, ilk defa Pegasus ile yurtdışına uçtum -müthis sıkışık koltuklar ancak rahat ve zamanında bir ucus sonucunda kuyrugun en sonunda kalarak 1 saat pasaport kuyrugunda bekledim. Dısari ciktigimda Schonefeld havalimanından o saatte taksi disinda ulasimin olmadigini ogrendigimdeki hayal kirikligim, merdivenlerin altindan koca gobisli prensimin cikmasi ile sona erdi. Kurtarıcım Halis Dayı, 70 yaşlarında, tombul bir amca. Yol boyunca konusmalarımızdan ogreniyorum ki kendisi 40 yıldır Berlin'de ve gece uyku tutmadiginda Turkleri sehre goturuyor?? Ogrenciyim deyip bir de indirim aldiktan sonra arabasina bindik ve ben yol boyunca "ne gerizekalısın, adam ya tecavuz etse" diye kendim

EN SONUNDA, ÖZGÜRLÜK!

Saçma sapan bir bahane ile blogların kapatılması sonucu yazamadım bir süre. Gerçi seyahat etmekten yazmaya da vakit pek olur muydu bilmiyorum. Dunden beri hiç uyumamış ve Beyruttan bu sabah dönmüş, yarın akşam da Berlin'e gitmek üzere hazırlıkları yapmış bir insan olarak, blogları kapatarak zorunlu ara verdirenleri kınıyorum! Bir sürü yer, bir sürü komik hikaye birikti yazacak, az sonra!

Kısa bir yolculuk hikayesi, Dalaman & Göcek - Şubat 2011

Bu benim yurtiçinde en kısa seyahat rekorum oldu! Aksam 7 ucagi ile Dalamana gittik. Uçak sanki Dalaman'a değil de Ingiltere'ye gidiyor. Nerdeyse Turk yok... Tipik bir şekilde rötarla kalkıp varmamız gereken zamanda kalktık -o zaman neden rötarlı kalkış zamanımız kalkış saati olmuyor bunu anlamıyorum-. Havalimanından çıkarken keşke bizi karşılayan biri olsa dedim -ne alaka di mi, kimseyi de tanımıyorum oralarda- Nitekim dualarım kabul oldu ve araba kiraladığımız şirketin görevlisi bizi karşıladı... Arabamıza binip, çakırlı çukurlu yollardan geçip Hilton Dalaman'a vardık. Otel kapalı, biz görelim diye satış müdürü gelmiş. Geniş bir arazide, çok hoş odalara, manzaraya, alanlara sahip. Her tarafa girip çıktıktan sonra 11'e doğru hapşırma ve öksürmeler arasında orada kalamayacağımız için, Göcek 'e doğru hareket ettik. Yıllardır hayalimde olan bir yer Göcek,  bir türlü kısmet olmamıştı. Aslında gecenin bir köründe gittiğimiz için gene pek birşey göremedim. Bir tek de

Saklıköy, Şubat 2011

Image
Bu yazı itibariyle, follower sayım kadar post um oldu! Hayırlısı olsun :) Efendim, Saklıköy , nam-ı diğer Ishaklıköy'ü Polonezköyü geçtikten sonra ulaşılan bir köy. 2. köprüden Kavacık sapağınndan Polonezköy tabelalarını takip edince 40-50 dk da varılabilecek mesafede, bir haftasonu için güzel bir kaçış. Geçen cumartesi sabahı, kış güneşieşliğinde, arabayla kendimce ilk uzun yolumu yaptım Saklıköy'e giderken. Polonezköy'ü geçtikten sonra bir 15-20 dk daha gitmek gerekiyor. Şansıma o gün ellerinde küreklerle ihtiyar heyeti olsa gerek, yolları kazıyorlardı, bütün çukur olmuştu her yer.  Village Park adlı konaklama alanını :) geçip, bizim kalacağımız Saklıköy' e vardım. Biz derken şirketcene kaldık ve kapattık zaten orayı. Bu aslında çokuncu gelişim buraya.. Burası tam bir country club. Ahşap evler odalar, doğanın içinde yeşillik ve hatta onun da içinde açık bir yüzme havuzu. Hatta dahası da var; büyük? bir Manej, süper bakımlı atlar (atların suratları deveye benziy

THY'den komik sürpriz! - Ocak 2011

Kopenhag'dan simdi geldim ve gulsem mi aglasam mi dedigim bir surpriz yapti bana THY! Miles and Smiles kartimi 6-7 yil once almistim. Kayit olurken koltuk - yemek tercihlerinizi vb belirtiyorsunuz. Ben de o zaman light yemek tercih etmisim. Etmisim diyorum cunku bugunku ucusa kadar hep normal yemek geldigi icin unutmustum! Sonrasinda bugun eve gelince kontrol ettim, evet light tercih etmişim. Sonra düşününce aklıma geldi, haklarini da yemiyim tabii, 6 yıllık süre zarfında 1-2 kere daha geldi galiba. Şu durumda 2013 yılında dejavu diyeceğim sanırım :)

Lukse yolculuk, Dubai - Ocak 2011

Image
Yılın ilk seyahati 8 kişilik bir minivanla havaalanına giderek başladı. İçerideki herkes ayrı dil konuşuyor, öyle enternasyoneliz. Emirates'in bir görevlisinin bizi özel olarak karşılamasından anlamalıydım aslında lükse yolculuk yaptığımı! Konforlu bir uçuştan sonra Dubai'ye vardık. Vizemizi elektronik olarak aldığımız için "göz taraması" diye ayrı bir bölüme yönlendirdiler bizi. Ben de zannediyorum ki teknolojik bir ortam var, gözlerimi tarayıp kaydedecekler. Oysa adam sadece bana baktı ve vizeyi kaşeledi! Anlaşılan o ki, görevlinin kendi gözleriyle beni görmesine göz taraması diyorlar! Çıkışta Emirates'in bizi karşılayan jipleri ile! Amwaj Rotana adlı Jumerai'deki otelimize vardık. İhtişamlı ama ferah lobide köle tadında, paşam iyi misiniz modunda, gay görevliler bizi karşıladı. Bütün yolculuk boyunca da bu tarz görevliler peşimizi bırakmadı! Internete bağlanma peşinde geçen aç bir sabahtan sonra World Trade Center'a geçtim, oraki toplantıların biti

İyi seneler! - Ocak 2011

Herkese mutlu - sağlıklı - keyifli ve bol seyahat edecekleri yeni bir yıl diliyorum! 2010 bilançosu: 20 seyahat ve yaklaşık 17 bin kilometre yol (dunyanın etrafı 40 bin km -ha gayret 2011 de tam tur atma hedefim var :)