VAN minüt - Mart 2012
Dört saatlik Van seyahati cidden “One minute” gibi geçti...
Sabahın köründe biraz da cts günü olduğu için küfrederek uçağa biniş. İlk, ben binmişim
uçağa üstelik. Etrafımda konuşulanları
anlamayarak 2 saat yolculuk (Van İran sınırında olduğu için İranlılar oraya
uçarmış hep, uçakta resmen azınlıktaydık).
Modern bir havaalanına varış, hava 6 derece ve nasıl güneşli. Etrafta kar kalıntıları. Varış noktasına gidene kadar çatlamış binalar, buldozerle yıkılan enkazlar, birkaç terkedilmiş çadır ve en önemlisi konteyner kentler. Ekimdeki depremden sonra zorlu ve soğuk bir kış geçiren Vanlıların çoğu şehri terketmiş. Nerdeyse hayalet şehir. Kalanlar travmayı zor atlatmış, arada sırada olan daha ufak çaplı depremlere alışmış.
<><>
>
İşimizi bitirdikten sonra 1 saat vaktimiz vardı ve en
optimum şekilde değerlendirdik. Van denince akla ilk gelen Van Gölü. Şehirliler
ona “deniz” diyorlar. Nitekim biz de kısa bir süreliğine de olsa “sahile
indik”. Bir tarafta karlar, bir tarafta göl, manzaranın tadına doyamadık. Van kedisi evi ve tabii ki kaleye gitmeye
vakit olmadı ama can boğazdan gelir diyerek, yerel bir marketten otlu peynir
aldık. Aklımız da kaldı aslında şehirde. Ordan direk havaalanına. O kadar kısa bir seyahatti ki, dünya küçük bile diyemedik, onun yerine VAN minüt
dedik, geldik.
Modern bir havaalanına varış, hava 6 derece ve nasıl güneşli. Etrafta kar kalıntıları. Varış noktasına gidene kadar çatlamış binalar, buldozerle yıkılan enkazlar, birkaç terkedilmiş çadır ve en önemlisi konteyner kentler. Ekimdeki depremden sonra zorlu ve soğuk bir kış geçiren Vanlıların çoğu şehri terketmiş. Nerdeyse hayalet şehir. Kalanlar travmayı zor atlatmış, arada sırada olan daha ufak çaplı depremlere alışmış.
Van Gölü'ne bir bakış |
ya hala depremin izlerinin kalkmaması sinir bozucu ordaki yaşıyanların da piskolojisini bozar
ReplyDelete