2012 Yaz- Bodrum Izlenimleri
Hani “tam bir Bodrum aşığıyım” derler ya, her ne kadar
kulağa klişe gelse de, her defasında beni şaşırtan bir yönü var Bodrum’un.
Öncelikle her zevke bütçeye uygun alternatifler var, yıllardır kalitesini
bozmamış ve gitmekten büyük keyif aldığım mekanların yanı sıra kendini sürekli
yenileyen ya da sonradan keşfettiğim bir yanı da var.
Kaç senedir ilk defa merkezde kalmanın
heyecanıyla, yıllardır gitmemiş olduğum barlar sokağı ve ilerisine gitme
fırsatı da buldum. Ve yıllardır orada olan bir cevheri keşfettim: Cafe Del Mar.
Gündüzü ayrı güzel – gecesi ayrı keyifli. Gündüzü gürültüden uzak sakin ama
güzel bir müzik eşliğinde bir beach club. Beach club deken sakın öyle sıkış
tıkış yapış yapış bir yer gelmesin aklınıza, en fazla 10-15 şezlong var çünkü.
Arkada ise beyaz kanepeler ve sehpalarla yemek yenilebiliyor. Akşam ise şezlong
kalkıyor ve yerdeki büyük minderlerde gene keyifli müzik eşliğinde ayaklarınız
denizde chill out yapabiliyorsunuz. Toplam üç defa Bodrum’a gittim bu yaz ve
iki gidişimde de mutlaka uğradık oraya.
Gene yol üzerinde olan Yunuslar Karadeniz fırını da lise yıllarıma götürdü beni, cidden neden hiç gitmemişim bu kadar zaman oraya bilemedim, çilekli milföyünün tadına doyum olmuyor.
İkinci gidişimde günübirlik gittiğim için pek bir izlenim yok ancak tam Ramazan’a denk geldiği için heryer kan ağlıyordu, barlar – restaurantlar bile sanki Ekim ayı gibi az yoğundu (bu arada Bodrum’un Ekimine doyum olmaz.)
Yeme –içme ile başlamışken, en son Ağustos’ta gidişimde gittiğimiz, şehir merkezindeki Kocadon, Gümüşlük’teki Limon’da güneşi batırmaca ve Mimoza’da denize sıfır ve romantik yemek ve Yalıkavak Marina’da yeni açılan Billionaires’ Club içindeki Balıkçı Sait (ilk şubesi Yalıkavakta, orayı tercih edin bence, burası aşırı pahalı idi) e gittik. Tabii son gidişim bayrama denk geldiği için, halk da denize – içkiye hasret kaldığı için ortalık çok kalabalıktı. Yeşim sağolsun bize her akşam için önceden rezervasyon yaptırdı da aç ya da açıkta kalmadık.
Yemek konusundaki bir başka vazgeçilmez ise, Çıngıllıoğlu’nun Turgutreis’teki cafesi, keyifli kahvaltılar için ideal.
Hayat yemek ve içmekten ibaret değil tabii ki, ben beach club olayına karşı olduğum için Cafe Del Mar şehir merkezindeki denize girme noktam oldu. Bunun dışında Akyarlara giderkenki Meteor Beach hem denizi hem ortamı ile benim için keyifli. Yalıkavak’ta Küdük Mevkiinde Albaka otelin (Yelken Bay olmuş adı) önünü ise tek geçerim. Yıllardır hep oradan girdiğimiz için alışkanlık oldu. Yeni olarak ise, Türkbükü’ndeki locall ‘in her ne kadar bir beach club olsa da, akşam 8-9 a kadar “yıkıldığını” gördüm.
Üstüne sevdiğim arkadaşlar, sohbet ve kahkahalar da eklenince, Bodrum her zaman yazın en iyi tatilleri arasında yer alıyor.
Lady in red |
Bu yazının Bodrum Turizm ve Tanıtma Komisyonu’nun
katkılarıyla hazırlanmış gibi durmaması için izlenimlere geçiyorum hızlıca.
Her sene olduğu gibi birkaç defa gitme fırsatım oldu bu yaz
da Bodrum’a. Ilki Mayıs sonu Haziran başıydı ve çok kalabalık değildi, yine de
akşamları eğlenecek kadar dışarıda insan
vardı. Benim için özellikle akşamları bir Bodrum klasiği olan Bodrum Marina,
Sünger Pizza, Küba, Adamik e gittik.
Del mar @ nite |
my del mar :) |
Gene yol üzerinde olan Yunuslar Karadeniz fırını da lise yıllarıma götürdü beni, cidden neden hiç gitmemişim bu kadar zaman oraya bilemedim, çilekli milföyünün tadına doyum olmuyor.
İkinci gidişimde günübirlik gittiğim için pek bir izlenim yok ancak tam Ramazan’a denk geldiği için heryer kan ağlıyordu, barlar – restaurantlar bile sanki Ekim ayı gibi az yoğundu (bu arada Bodrum’un Ekimine doyum olmaz.)
Yeme –içme ile başlamışken, en son Ağustos’ta gidişimde gittiğimiz, şehir merkezindeki Kocadon, Gümüşlük’teki Limon’da güneşi batırmaca ve Mimoza’da denize sıfır ve romantik yemek ve Yalıkavak Marina’da yeni açılan Billionaires’ Club içindeki Balıkçı Sait (ilk şubesi Yalıkavakta, orayı tercih edin bence, burası aşırı pahalı idi) e gittik. Tabii son gidişim bayrama denk geldiği için, halk da denize – içkiye hasret kaldığı için ortalık çok kalabalıktı. Yeşim sağolsun bize her akşam için önceden rezervasyon yaptırdı da aç ya da açıkta kalmadık.
Yemek konusundaki bir başka vazgeçilmez ise, Çıngıllıoğlu’nun Turgutreis’teki cafesi, keyifli kahvaltılar için ideal.
Hayat yemek ve içmekten ibaret değil tabii ki, ben beach club olayına karşı olduğum için Cafe Del Mar şehir merkezindeki denize girme noktam oldu. Bunun dışında Akyarlara giderkenki Meteor Beach hem denizi hem ortamı ile benim için keyifli. Yalıkavak’ta Küdük Mevkiinde Albaka otelin (Yelken Bay olmuş adı) önünü ise tek geçerim. Yıllardır hep oradan girdiğimiz için alışkanlık oldu. Yeni olarak ise, Türkbükü’ndeki locall ‘in her ne kadar bir beach club olsa da, akşam 8-9 a kadar “yıkıldığını” gördüm.
Üstüne sevdiğim arkadaşlar, sohbet ve kahkahalar da eklenince, Bodrum her zaman yazın en iyi tatilleri arasında yer alıyor.
Comments
Post a Comment