Kaymak ya da kaymamak - Erzurum / Palandöken, Ocak 2014

Bizim ekip kış gelince kayak sezonunu açar. Benimse kayakla tek tecrübem ortaokul 3 te bi arkadaşım ve ailesi ile Uludağ'a gidip, tek denememde Beceren kafeye dalmamın utancı ile bir daha ayağıma kayak geçirmemem şeklinde idi.
Yıllarca yaa deniyim deyip, kısmet 36 yaşında Palandöken'de pistlere geri dönmekmiş. İş için gitiğimiz  Ankara'dan Erzurum'a varış, hava eksi 21 derece ve I hate cold! Transfer aracının kapıları donmuş, şöför koltuğundan arkaya geçtim düşünün.
Kısa bir yolculuktan sonra Dedeman Oteldeyiz, tam bir dağ oteli, bi sürü genç insan dolu etraf. Yemekten sonra, lobi bardaki repertuarı olmayan grubu dinlerken, bizim grubun geri kalanı Aslı ve ailesiyle Nejat aramıza katıldı. Buğra maalesef uçağı kaçırdı. Biraz oturup sohbet ettikten sonra odaya gittik.
Bütün gece sıcaktan ve havasız odadan dolayı uyuyamadık. Nitekim sabah 7de ayaktaydık. İçimde tatlı bir heyecan var, denemediğim birşeyi denemek üzereyim.
Kahvaltı sonrası Robocop gibi giyinerek Tuncay Hoca'dan aldığım bir saatlik ders sonunda aşağı yavaşça kayabiliyo ve kar sapanı ile durabiliyodum. Fakat ders sırasında kayma hissinden midir nedir, başım döndü, midem bulandı ve biter bitmez kendimi tuvalate attım.
Biraz dinlendikten sonra Nevra ve Aslı ile benim miniş pistten kayma çabalarına giriştim. Öğle yemeği vakti geldiğinde, bi akşam önce uçağı kaçıran ve sabah da uçağı 3 saat rötar yapan Buğra büyük kızıyla geldi. Sohbet yemek derken yeniden kayma sırası geldi ve cin fikirli Nevra'nın aklına uyarak daha zor ve dik bir piste gittim kızlarla. Her anında küfrederken bana göre çok dik bi yerde duramadım ve düştüm. Aşağı kaymam imkansız, yukarı kayak ayakkabıları ile çıkamıyorum çok dik. Çeşitli fikirler düşünürken jandarmanın arama kurtarma kar motoru geldi:) Ona binerek aşağıdaki bir piste götürdü beni, sonra ana adı baba adı beni kayıtlara da geçirdi :) Peşi sıra kızlar da indi kayarak. Her şerde bi hayır vardır misali orada daha uzun ama daha az dik bi alan vardı, orda sola sağa dönmeleri de çalıştım ve kısa bir süre için de olsa kayaktan keyif aldım:)
üçü bir arada!
4 gibi hava kararıyordu, otele geçtik, şömine önünde 5 çayımızı içip, 6daki hocaların meşalelerle karanlıkta kaymasını izledik ve feci uykulu bir şekilde odaya döndük.
Dinlendikten sonra sıra üstümüzü değiştirmeye geldi. Benim yanımda yılbaşı ağacı gibi çim yeşili ve allı  pullu bi kazak var, bizimkiler kayak tatilinde şık giyinmek görgüsüzlük dedikleri için emin olamadım ama kızlar odada olur bu deyince giydim. Odadan çıktığımız dakika ışıkların üstüme vurmasıyla ikisinin de gözleri kamaştı ve yok ya bu çok fazla diyerek beni üstümü değiştirmek için odaya gönderdiler. Bu sefer spor bi kıyafetle akşam yemeği için indim aşağı. Yemek sonrası 9 da lobi bardaki canlı müzik de bizi canlandıramadı. 22:30 da ben derin bir uykudaydım bile.
Sabah 8de kahvaltı, 2 saat kayak, Aslı ve Nevra sağolsun bıraktılar kaymayı bana öğretme derdine düştüler. Daireler çizmece, kar sapanı düz eğil kalk hızlan.
Nevra bana dönmeyi öğretirken :)
Öğlen yemek, az kayak ve üstünü değiştirip lobi barda şömine karşısına tünemece. Herkes muhtelif 'iPhone & pad' lere saldırıp birbiriyle konuşmamaya başlayınca, ortak karar alıp, sessiz sinema oynamaya başladık. Kahkahalarımızla çınladı salon.
Servisimizle Gelgör adlı cağ kebapçıya gittik ve kebap üstü kadayıf dolmasını lüpledik. Arabayla mini şehir turundan sonra havaalanında zorlukları aş oyunu oynadık:) Priority etiketinden CIP kullanımına kadar normalde hakkımız olmayan her türlü nimetten yararlandık. Rotarı da yedikten sonra gecenin bi körü eve varıp, saat 2 de yatınca dünya küçükten ziyade başka şeyleri sıraladım. Gerçi ertesi gün yeni birşeyi öğrenmiş olmanın sevinci ile kayak tatili planlarına başladık.

Comments

Popular posts from this blog

Ayvalık , Cunda - Temmuz 2011

VAN minüt - Mart 2012

Safranbolu, Kasım 2010