Kaotik Bangkok - Haziran 2011

Bangkok'a Nevra'nin toplantisi vasitasiyla, benim de balli ve atlangaç kisiligim sonucunda geldik.

Boğucu ve sıcak hava daha havalimanının çıkışında karşıladı bizi. Bizi almaya gelen uber bir Merso ile Sheraton Grande Sukhumvit oteline yol aldık. Şehrin içine girince gıdım gıdım gitmeye başladık, nasıl kaotik anlatamam.. Burayi gordukten sonra Istanbul'da trafik var dememeye karar verdim.
Odaya yerleşmemiz bir Sheakespeare tirajikomedisini andırsa da (detaylar için Bangkok – 1 ve 2. Gün yazısını okuyun lütfen) pencereyi açtırmak için imzaladığım "guvenligimden ben sorumluyum, atlamayacagima and icerim" yazan bir kağıttan sonra ortalık duruldu.

zen havuzu at the hotel

Şehri keşfe çıkmadan önce otelin kocaman palmiye agaclari içerisindeki saks mavisi havuzu ile büyülendik, sanki zen tapinagi... Otelden fosforlu pembis bir taksiye bindik(burada sarinin yani sira mavi ve pembe taksiler de var, biz de bunlara gay taksi dedik). Otelde gideceğimiz yerin adının yazılı kart verdiler (buna rağmen istediğimiz yere gidemediğimiz oldu tabii) ve nehir turu icin adını sonra yazicagim bir iskeleye gittik. Bangkok’un kahverengi renkli çamurlu nehrinde ve kanallarında bir saatlik tur yaptık. Arada adini USO ( tanimlanamayan yuzen obje) koydugumuz balik sandigimiz yaratiklar gorduk. Turun sonunda ruzgardan serseme donmus bir sekilde indik ve 100 bahta geldigimiz yolu 200e goturmeye kalkan taksiciler yuzunden 3 taksi degistirdik. Pazarlıkta sınır tanımayın.

kahverengi nehirde çiçekli teknemiz

igrenc balıklar











Aksam gene isten ama farklı bir ekiple Longtable’a gittik. -yarim saatlik bir yolculuk sonrasinda, sonradan otelin capraz sokagi oldugunu anladigimız bir sokaga geldik. hayatimda ictigim en aci hindisan cevizli mantar corbasini ictim...
zaman farkından uykusuz bir gece sonrasında otelin zen tapinagi havuzuna gittim, kitap ve yuzme ile süper bir dinlenme. Etrafı dolanmak için otelden çıktığım dakika sıcak ama şiddetli bir yağmura yakalandım. –Haziranda giderseniz şemsiye alın mutlaka-. Akşam bizim “bey” : Nevra işten çıkınca otelin yakınında King and I da reflexology masajı yaptırdık- Ordan şiddetle tavsiye edilen Lemongrass’ta geleneksel Thai yemeği yemeye devam. Patpong adlı gece marketinde beşte bir fiyatına aşırı pazarlık yaparak çakma çanta alışverişi. Bu alanda aynı zamanda go-go barlar var, travestiler, kadınların şovları filan, içlerinden pinpon topu ya da muz filan çıkartıyolar ama biz kadın ırkına yapılan bu zulmü protesto ettik ve gitmedik! 
Ordan Tayland’daki yerel arabalar olan TukTuk lara sıkı pazarlık yaparak bindik. İstediğimiz yer yerine kendimizi otelde bulduk, nereye gittiğimizi bilmediğimiz için yolda da “ya kenara çekip bizi soyarsa – tecavüz ederse” diye korkmamız da cabası. Siz siz olun tek başına binmeyin.

zor biniliyo bah

Çarşamba gene dinlenme, havuz ordan havadan giden bir metro olan Sky Train ile Jim Thompson’un evine gidiş, oranın çıkışında bizim Doğu Bank ile Kapalı Çarşı’nın Cevahir AVM formundaki MBK adlı AVM ye gittim, o kadar çok mağaza ve ürün var ki mide bulantısı sonucu hiçbirşey almadan çıktım.
sokak yemekleri
Bu arada havanin sicakligindan mi yoksa sokakta satilan yemeklerin guzel kokusu ama ne oldugunu anlayamamdan mi bilmiyorum ama iştahım kapandı bütün seyahat boyunca.. o gün de aklıma yemek geldiğinde elim ayağım titremeye başlamıştı gerçi.. Dönüşte gene King and I ‘da masaja gittim ama pişman oldum.. Thai massage dedikleri masajı yapan yenge çeşitli noktalara dirseği ve ayakları ile basınç uyguluyor.. Tam itilmiş kakılmış, ben bir daha almadım alana da mani olmadım. Bu arada 1 saat masaj 300 baht, yani 10 dolar.. biz de fırsat bu fırsat her gün gittik.
O akşam Nevra iştekilerle yemeğe gidecekti ben de o esnada, otelin karşısındaki Robinson AVM ye gittim, arkası dönük erkek tezgahtar bana dönünce kıpkırmızı rujlarını görüp gözümü alamadım, üstelik bana çok güzelsiniz dedi (parayı ödemiştim bunu dediğinde, alışveriş yapıyım diye dill  :) Sonra yakında bir yerde ilk noodle ımı yedim. Ordan Centrale Grand Otel’in 55. Katında Nevra’nın yemeğinin kahve kısmına katıldım. Sonra State Tower adlı otelde Sirocco adlı bir restaurant gece klübüne gittik. Öncelikle Nevra işten birkaç kişi daha gelicek bizle dedi, nitekim yaklaşık 30 kişi bir otobüsle gittik. Kubbeli bir yerden açıkhavaya çıkıyosunuz ve Bangkok ayaklarınızın altında, bu vesile ile ilk defa rüzgar esen bir yere gitmiş olduk. Dipnot, şehri kafamızda daha ruhani ve mistik canlandırmıştık ama heryerde gökdelenler çıktı. Ve bu gökdelenlerin herbirinin tepesinde böyle şık bar – restaurant var mutlaka.
Sirocco -resmi döndüremedim bir türlü :)
Son gün oranın Dolmabahçe Sarayı olan Grand Palace’e Sky Train ve taksi ile gittim, her yer altın, göz kamaştırıcı.. Kapıda 1-2 kişi yok ordan giremezsin yok ayin var vb dedi, dinlemeyin gidin.. Oradan Yatan Budha’ya gidecektim hem fena yağmur yağıyodu hem de ekibin 3. üyesi Müge gelecekti ona yetişmek için ayrıldım.
little buddha's at Grand Palace
Müge gelince aşırı hızlı bir oryantasyon yaptım ona, King and I da masaja gittik gene (bu sefer sırt ve boyun masajı) ordan supermarkete. Bizim “bey” işten çıkınca da “The Faces” adlı, geleneksel Thai evlerinden birinde çok leziz yemekler yedik. Ordan gene Patpong’a gidiş, daha da aşırı pazarlık sonucu- artık bay geldi o derece- 10 adetlik cakma Birkenstock cilginligi. Müge’ye oryantasyon kapsamında Tuktuk’a biniş ve Laleliden alısveris sonrası kocaman ve iğrenç poşetler ellerinde, dolmusla Reina ya giden tipler gibi Banyan Tree Otelde Vertigo’ya gidis.Süper leziz içkilerden ve 55. Kat manzarasından sonra Supperclub Bed e gidis, trance ve house muzik iskencesinden sonra 30 dk elimizde posetlerle otele yuruyus.. Gündüz sokakta ev yemekleri yapan yerler, aksam sokak barlari oluyo bizim durumculer gibi ama alkol satıyorlar, müzik çalıyorlar filan, SupperClubdan daha eğlenceli gözüküyordu.
10 adet çakma birkenstock
Gec gec yatip sabah 6 da kalkis, mini kahvalti ordan h alanina gidis ve to Koh Samuiii..
Diğer gözlemler: Bakkal yerine her yerde seven eleven var. Bir diğer gözlemim,
Japonyadaki gibi diil, İngiliz istilasi var nerdeyse, yabancılar ya da beyaz tenliler cok ilgi cekmiyo. Yüzen markete gidemedik içimizde uhde kaldı. İlk defa Istanbul’a gelen bir turistin nasıl sudan çıkmış balık gibi hissettiğini anladım ki Bangkok Istanbul’a kıyasla daha küçük...Zaten ne demişler: dünya küçük :)

Comments

Popular posts from this blog

Ayvalık , Cunda - Temmuz 2011

VAN minüt - Mart 2012

Safranbolu, Kasım 2010