Mavi mavi masmavi - Thassos / Yunanistan, Haziran 2016
Sabah 05:00. Bir öğrenci servisindeyim. Etrafta
polis, bi sınır kapısındayız. Yarı uykulu yarı uyanık; rüyada mıyım, neden servisteyim,
okul gezisinde miyiz derken ayıldım: Bu araçla Thassos'a gitmek üzere
Yunanistan'a geçmeye çalışıyoruz. Aracın kaydında sorun olduğu için bizi
bekletiyorlar. 7:30'ta Istanbul'dan
araç geldi, sorunsuz şekilde karşıya geçtik. Keramoti Limanı'ndan
Eskihisar arabalı vapuru gibi bir vapura bindik. 45 dakika sonra Thassos'a
Türkçe adı ile Taşöz adasına vardık.
Liman bölgesinden
Skala Prinou adlı bölgeye geldik, İlio mare adlı nerdeyse adanın en güzel
otelinde kalıyoruz, güzel desenli yastıklar, kocaman vazolar filan dekorasyon
yıkılıyo. İnternetin paralı olmasına sinir olduk ama kadı kızında bile kusur
olur.
Deniz kenarında bir
atlıkarıncanın önünde indik, paralel sokağındaki alışveriş sokağından
ilerledik, ordan en sonuna kadar gidip, denize tekrar indik. Sağa dönünce
meşhur Simi restaurant karşımıza çıktı, daha ilerden gelen müzik sesine gittik:
Taverna Alexandra adlı yerde, halk açıkhavada sandalyelerde oturmuş, Yunan halk
dansları gösterisi izliyodu.
Ordan deniz
kenarından geriye atlıkarıncaya doğru ilerledik, aydınlatmasi ile dikkat çeken
Angelika otelin önünden meydana geldik. İlerde bir suru
restaurant/otel vardı, o kısmın arka sokağında dolandık, köşedeki Design
Otelinin bahçesindeki A for Art adlı cafede içkilerimizi içtik.
Sabah kalk, ballı
yoğurt, ekmek balığı, kürt böreği gibi tipik Yunan kahvaltımızı yaptıktan sonra
kiraladığımız miniş Kia'mız geldi. Yola koyulduk,
hedefimiz Marble Beach nam-ı diğer Saliara bölgesi. Yolu karıştırıp Panagia
adlı başka bir bölgeye gelmişiz, şirin bi kasaba, Safranbolu evleri gibi evler,
minik bir köy meydanı ve köy kahvesi, daracık sokaklar, karakterli bi yer
görmenin heyecanıyla mutlu olduk. Bana biraz Gökceada'yı hatırlattı.
Yanlış yere
gittiğimiz için gerisin geriye döndük, ortalıkta tabela yok resmen, benzincinin
yönlendirmesi ile Makroyammos'a doğru gittik, ordan sağdan devam ettik, yol bir
anda bembeyaz asfalt oldu, hemen oracıkta da 'araba yıkanır' tabelası asmış
amca. Bu arada önümüzdeki arabalar gittikçe
beyaz toz kalkıyor, resmen mermer tozu, Marble Beach / Mermer Plajı' nın adının
nedenini de anlamış olduk.
Tozlar içinde
arabayla aşağı indik, minik bir koy, yerler tamamen beyaz mermer parçaları,
deniz nasıl berrak ve beyaz, zemini de mermer, o kadar güzel bir o kadar da
dalgalı. Tesis filan yok, yanında şemsiyesini ve şezlongunu getirmiş halk.
Arabayla bir dakika daha gidince Porto Vathos mu öyle bi koy daha var, burda
düzgün bi beach club yapmışlar ama deniz daha dalgalı diye durmadık, Marble'a
geri döndük, bembeyaz minik mermer parçaları, o kadar güzel ki deniz ve zemini
anlatamam.
Tekrar yola koyulduk,
bu sefer Panagia girişinden sola saptık ve orda Golden Beach bölgesinde,
yanyana bir sürü plajın arasından Cavo D'oro adlı bir beache geçtik. Burası
yanyana plajların ve arkalarında da restaurantlarının olduğu bir bölge. Deniz gene dalgalı
(sanırım adanın sağ tarafında deniz dalgalı) ama mavinin binbir tonu, dümdüz
kum ve soğukluğu tam kıvamında. Dalgadan yüzemesem de girdim yine de ve son
zamanlarda girdiğim en güzel deniz olduğunu söyleyebilirim.
Akşamüstü yola koyul, sahilden devam,
Paradise Beach ve Aliki ve diğer plajların olduğu koylardan geç. Adanın en
güneyine indikten sonra denizdeki dalga azaldı.
Adanın etrafını
turlama kapsamında Potos adlı sahil kasabasına geldik, gene
sahilde yanyana plajlar ve restaurantlar, tek farkı bu restaurantlar akşam bar
oluyormuş. Içlerinde açık ara farkla en kalabalık
olan Taverna İrene'de oturduk, tzaciki, calamari, kızarmış kabak yedik. Bu
arada nerdeyse hiçbir yerde kredi kartı geçmiyor. Ordan Limeniera dedikleri
adanın en kuzeyindeki, adanın ikinci büyük kasabasına gidelim dedik, bir sürü
yerleşim var filan ama düz giderken sapağı kaçırıp sahile inemediğimiz için
merkezini, sahilini göremedik:)
19 gibi odaya gelip,
dinlenip şehre indik, sahilin en son kısmına, ilk gün geldiğimiz limanın olduğu
kısma parkettik. Bu arada bu bölgede de güzel görünümlü birçok restaurant
vardı. Ordan 10 dakika yürüyerek bir diğer ucuna; deniz mahsulleri yemek için
Simi adlı restauranta gittik, giderseniz Yorgos ve Vangelis'i bulun. Izgara
karidesinden cacığına ne yediysek çok lezizdi. Bu arada bi sürü Turk vardı orda
ve nerdeyse gittiğimiz bütün restaurantlarda Türkçe konuşan birileri vardı. Bu
arada yanında başka bir restaurant var ve iki akşamdır tek bir kişinin
oturduğunu görmedik.
23e doğru kalktık,
arabaya doğru giderken limana yakın solda Square adlı düzgün görünümlü bir bar
vardı, 80ler şarkıları eşliğinde oturduk, ordan arabaya ve otele geldik.
Ertesi sabah 30 dakika daha
geç kalkarak 8:30ta uyandık :) Nasıl rüzgar var anlatamam. Kahvaltı sonrası
arabaya atlayıp bir başka tavsiye olan La Scala Beach'e gittik, rüzgarla
birlikte deniz bulandı ve herşey uçuşmaya başladı.
Sabah
kahvelerimizi orda içip çıktık, otel yolunda giderken yol uzerinde Elia diye
bir sakin mini plaja gittik, bir çam ağacının altındaki gölgede mutlu mesut
oturmaya başladık, deniz daha berrak, yüzeriz hayalimiz var filan. Bu sefer de
kum dayağı yemeye başladık, ağzımız gözümüz dolunca olduramadık ve vazgeçerek
otele dönmeye karar verdik, öncesinde büyük bir süpermarkete gittik, şarap,
uozo alıp otele döndük. Nitekim bizim otelin önündeki plaj daha iyiydi, orda
takıldık. Uyukladık, çok yorulmuş gibi dinlendik:) Aksam Ble diye bir butiğe
bakmak için şehre indik, ordan geri dönüp Skala Richoni'de, zeytin tarlalarının
arasından geçerek Yiamas adlı deniz kenarındaki restauranta gittik. Burda da
lezzetliydi yemekler ama Simi'nin yeri ayrı.
Otele dön uyu, kalk,
son gün hava kapalıydı ama en azından rüzgar dindi. Kahvaltı sonrası bi saatlik iş
molası ve yağmur eşliğinde son Frappemi de içerek bizi alacak aracımızı
beklemeye başladık. Geldiğimiz yoldan geri döndük, Kavala limanında ufak bir
mola ve Kavala kurabiyesi alma sonrası yola devam ettik. 17:30da sınır
kapısındaydık. Genel olarak San Torini ya da Mykonos gibi karakeristik bir özelliği olmasa da, sınıra yakın bir Yunan Adası olarak gidilebilir -gerçi seçim kriteri yakınlıksa Alexandraupolis'i tercih ederim.
Comments
Post a Comment