Somewhere over the rainbow - Zambia & Zimbabwe, Mart 2019


(Gene!) iş için Johannesburg’a gelmişken fırsat bu fırsat, Victoria Falls’u görüyim dedim. Namibia’ya gidemeden dolandırılma faciasından sonra Türk& tanıdık bi acente ile otelden transfere her şeyi ayarladım.
South African havayolları ile 1,5 saatlik ucus ile Zambia’ya vardım. Kaza Uni visa adlı hem Zambia hem Zimbabwe’ ye çoklu girişi içeren vizemi 50 usd karşılığında, hiç beklemeden ve evrak bile vermeden kolayca aldım. Mart ayı ama güney yarımkürede oldukları için onların yazı, hava 30 derece ve çok sıcak. Avani Victoria Falls otelinde kalıyorum, otelin girişine yakın bi yerde zürafa gördüm, sürücü durdu yanına gidip fotoğraf çekiyim diye. Orda da iki adam var biri yaşlıca diğeri benim yaşlarda. Dünya Küçük, Türkçe konuşuyorlardı, ben de merhaba deyip fotomu çekmelerini rica edince genç olanı bi sıçradı & korkuttun beni dedi:)


Foto sonrası otele geldim, kompakt bir tatil köyü görünümünde otel. Odaya yerleştim ve Victoria Şelalerine yürüme mesafesinde olduğu farketmemle yüzümde bir gülümseme belirdi. Bodozlama gittim, ikinci sürpriz otel misafirlerine ücretsiz imiş. Burası irili ufaklı şelalelerden oluşuyor, önce sağ kısmında kalan Rainbow / Gökkuşağı şelalesine gittim. İlk bakışta şelalenin sadece ucu gözüküyor ve sesi duyuluyor. Yaklaştıkça hem sesin şiddeti artıyor hem açı genişliyor hem de resmen ıslanmaya başlıyor insan. Girişte şıpıdık terlik ve yere kadar uzanan yağmurluk kiralıyorlardı. Allah’tan benim ayağımda kalın tabanlı & kaymayan bi spor ayakkabı (aman dikkat yerler uber kaygan) ve kısa da olsa bi yağmurluk vardı, beni kurtardı.
Şelale süper ihtişamlı ama iki ucu birbirine bağlayan ve Rainbow Falls kısmında kalan köprü mucizevi. Resmen gökkuşaklarının içinden, üstünden geçerek yürüdüm! Altım & yanım hep gökkuşakları ile çevriliydi. Gerçekten hayatta bir kere yaşanabilecek - unutulmayacak deneyimlerden biri oldu.
Otele gel, kurulan, üstünü değiştir. Ordan Sunset Cruise / Günbatımı tekne turu için Zambezi nehrine Queen Princess cruise gemisine geldim. Nehirde ağır aksak gittik, yağlı yuğlu atıştırmalıklar yedik, huzur bulduk ve güneşi ihtişamlı bir şekilde batırdık ve odaya döndüm. Akşam yemek sonrası odaya gel, dinlen dizi izle uyu.
Tabii ki sabah 6da kalk, kahvaltı yap, 8:30ta gitmem gereken Zimbabwe turu ufak bi karışıklık yüzünden birazcık sarktı. Araçla 5dk da gümrüğe geldik, 2 dk da çıkıp, VF Köprüsünden geçtik- köprü şelalelerin iki ülkede kalan iki parçasını birbirine bağlıyor.
Zimbabwe gümrükte de sadece 15 dakika bekleyip Zimbabwe tarafına geç, araç ve rehber değiştir. 5 dk sonra şelalenin diğer tarafına ayak bastım. Lokal ismi Mosi-Oa-Tunya imiş. Bu yakadan daha geniş açıdan görülebiliyormuş.
Wild Horizons adlı acentenin rehberi ile 16 noktalık bi yürüyüş parkuruna başladık. Daha geniş bir açıdan görüyorsunuz ama bir gün önce o kadar ihtişamdan sonra burası ‘su gelir güldür güldür’ modunda kaldı:) Artık 11. noktada Zimbabwe’li rehbere ‘same same but different’ cümlesini de öğrettim, amca kahkahalara boğuldu. Turun sonunda gene iki gümrük kapısından geç, bu sefer Victoria Falls köprüsünü yürüyerek geçtim. 
Odaya gel, havuz başında dinlen (hava aşırı sıcak ve minik plaj çantasıyla geldiğimden mal gibi bikini filan getirmemişim - zaten taksicisinden rehberine, resepsiyondaki kadından şöföre kadar herkes bu kadar mı bavulun dedi).
Mukuni köyü diye yerel halkın yaşadığı bir köye gidicektim ama fırsat olmadı, ben de onun yerine yandaki otel olan ve buranın en meşhur oteli olan Royal Livingstone hotele, güneşi batırmaya geçtim. Nehir kenarında tadı pek de güzel olmayan Bellinimi içtim.
Sonra deli bi teyze beni buldu, Afrika kıtası cruise’una gelmis, kafası kesik tavuk gibi uçuyor (ben de normallerden diilim ama bu ayrı çıktı). Yok Kenya’ya uçmuş ordan Mozambik’e geçmiş, Jo’burg’e gitmiş ordan Zambia’ya gelmiş, şimdi Cape Town’a geçicekmiş, ordan gemiye binip Angola’ya çıkacaklarmış. İnsanın parası ve zamanı olunca böyle oluyo sanırım.
Neyse güneş battı da kadından kurtardım kendimi. Bizim otele geldiğimde çok hoş bi sürpriz beni bekliyodu, otelin bahçesini zebralar basmıştı:) 
Foto çekmek için onların peşinden biraz gittikten sonra, akşamları yemeğimi yedim ve odaya geçtim, kitap okuyup erkenden yattım.
Sabah erken kalk, hava o kadar güzel ki; kahvaltı, yürüyüş (timsah ve baboonlardan kaçış :) sonrası çalışmak acı geldi. Mini bavulumu toplayıp havaalanına gelerek kısa ama çok mutlu olduğum bi seyahatten dönmenin huzuruyla Dünya Küçük dedim.

Comments

Post a Comment

Popular posts from this blog

Yeni başlayanlar için Vietnam, Kasım 2016

Dubai Istanbul hattında Viyana çıkartması- 12 Temmuz 2020

Enerjik Alexandroupolis - Temmuz 2011