Posts

Showing posts from 2015

Seni böyle bilmezdim - Alaçatı, Temmuz 2015

Image
Çeşme'yi bilir misin, sever misin diye sorsalar ben Bodrum'cuyum derim. Hem yıllardır gitmenin verdiği aşinalık ve rahatlık hem de her seferinde yeni bir şey/yer keşfettirerek şaşırtmasını seviyorum Bodrum'un. Nitekim aklımda bu düşüncelerle; Izmir'de bir toplantıyı ve kuzen Vio'nun bir aylığına ev tutmasını fırsat bilerek yıllar sonra ilk defa gittim Çeşme'ye. Daha doğrusu Alaçatı'ya... Şimdi, Vio'nun süper misafirperverliğinden midir, ortamdan mıdır seneye bir kez bile olsa gitmeye can atıyorum. Akşamüstü gibi Alaçatı'ya vardım, Vio'nun evi Alaçatı meydana yürüme mesafesinde. Kahve sonrası akşam çıktık, meydandan köşedeki kahveden girdik. Incık cıncıkçılar çıktı karşımıza, ordan aşağı doğru devam, sokaklar bayaa kalabalık. Tam yol bitti derken bir anda bir sürü restaurantın olduğu Hacımemiş çıktı karşımıza! Hacımemiş'i gazetelerde duymuştum ama Çeşme'nin medya tarafından aşırı şişirilerek popüler hale geldiğini düşündüğüm için buraya da

Şövalyeler nerde? - Rodos, Ağustos 2015

Image
Çekirdek ailecek, kapı vizemizi aldık, Marmaris'te bir gece konaklayarak Rodos'a feribotla yol aldık. Biletimizi İstanbul'dan bir acenteden almıştık, siz direk Yeşil Marmaris'ten daha ucuza alın. Çok beklemeden, yardımsever personel ile bir saatlik rahat bir yolculukla vardık Rodos'a. Kapıda bir saat giriş için bekledinten sonra liman çıkışında taksiye binip, sonradan merkeziliğine pek şükrettiğimiz Lydia adlı otelimize geldik. Otel aslında şehir oteli gibi gözüküyor, etrafında Tommy H, H&M gibi bir sürü mağazalar var, neyse ki etraftaki 2-3 katlı binalar yazlık bi yerde olduğumuzu hatırlatıyor.  Öğlen için gelirken yolda gözüme kestirdiğim ve hemen çapraz köşedeki Mirage adlı villa tipli lounge barda yemek yiyip plan yaptık.  Ilk gün araba kiralamak istemediğimiz için civarda bir plaja gidicez sonra eski şehri gezicez. Üstümüzü değiştirip otelden çıktık, 10 dk yürüyüp Casino Rodos'un oraya vardık, önünde bir sürü plaj var biz annemle sağdan iki

Kalbim Ege'de Kaldı! -Akyaka, Selimiye ve diğerleri, Temmuz 2015

Image
Yıllık dilek listemde yer alan araba yolculuğu için Nevra'yla sabah erkenden yola çıktık. 2 mola verdikten sonra, akşamüstü 3 gibi Muğla'ya girdik ve Akyaka hemen karşımıza çıktı!  Son iki yıldır sürekli duyuyoruz, bari seyahate burası ile başlayalım dedik. Bu arada Akyaka için yeni Çeşme diyorlar, kite surfçulerin mekanı diyorlar, bizim ikisiyle de işimiz yok, beklenti sıfır ve sadece meraktan geldik. Hal böyle olunca, Safranbolu Evleri gibi Osmanlı Konakları'nın bizi karşıladığı, hayalimizden daha büyük bir kasabaya gelince ben mutlu oldum.  Zara Konak adlı otelimize eşyalarımızı bırakıp, aşağı indik, Azmak Plajı'na vardık. S ol tarafta kitesurf yapanların  renkli görüntüsü eşliğinde şezlonglara oturduk. Hava bulanıktı ve nitekim bi anda bi yağmur bastırdı ki sanki kovayla tepemizden su boşaltıyorlar. Her taraf açık, sahildeki balıkçılardan birine sığındık, nafile tavandan su boşalıyo. 

Sevdim seni bir kere - Nice & Cote D'Azur, Mayıs 2015

Image
Neden olduğunu bilmediğim bir ısrarla uzun zamandır Cote D'Azur'a gitmek istiyordum ve Cannes film festivali dönemine denk gelen  19 Mayıs  tatilinde gidebildim, iyi ki de gitmişim! Sürekli programımızın değişmesi sonucunda ben ilk gün tek başına dolaşacağım, ertesi gün de Mutlu katılacak bana. Hemen havaalanı çıkışındaki merkeze giden otobüse, fazla beklemeden bindim. Havalimanı biter bitmez deniz başlıyor ve rengi inanılmaz. 25 dk sonra şehrin nerdeyse tam ortası sayılabilecek Albert Park'ta indim. İlk defa gidiyorum, yol yordam bilmiyorum, turist infoya sorarak ve yürüyerek Macaron sokağındaki otele 10 dakikada vardım, über merkezi bir yerde kalıyoruz.   Yürüyerek mağaza ve restaurantların olduğu Massena sokağı ve meydanına gidiş, dolanıp Petit traine (küçük trene) bindim. Hava arka sokklarda Mayıs ayına göre sıcak bile denilebilir ama deniz kenarına geldiğin anda iklim değişiyo resmen, serin ve rüzgar kaplıyo. Trenle Eski Nice, Adalet Sarayı, çeşitli parkl

Jambo Kenya! - Nairobi ve Masai Mara, Şubat 2015

Image
Yıllık ekip toplantısı alternatifleri arasında Kenya'yı görünce, yoğun lobi faaliyetlerine giriştim, anlayacağınız üzere başarılı da oldum:) Hazırlıklar kapsamında önce hangi aşıyı oldun geyiği başladı (Türk vatandaşlarının Sarı Humma aşısı olması ve sıtma önlemi alması (aşı, haftalık-günlük haplar) yeterli). Sonra güvenlik ve hijyen konusunda sıkı tembihler bunu takip etti (açıkta birşey yeme, sinek ilacı kullan, dişini bile şişe su ile fırçala) 7 saatlik uçuş sonrasında kapıda vizemi aldım.  Sabah 4 gibi  Rose Kempinski oteline vardık, otel tam benim aşık olduğum Colonial mimariye sahip. Kısa uyku, hayatımda bir ilk olarak dişlerimi pet şişedeki su ile fırçaladım. Bu arada gıda güvenliğinin yanı sıra, genel bir güvenlik uyarısı durumu var. Tanıdık  taksi-transfer aracı dışında sokağa çıkmamaya, yürümemeye and içerek Tawfiq ile otelden bir taksiye bindik.  Sürücümüz Harrison (ihtiyacınız olursa bana mail atın telefonunu iletiyim) bizi şehir merkezindeki  Muindi Mbingu so

Ortadoğu'nun Miami'si - Tel Aviv, Ocak 2015

Image
Kaç yıldır gitmek isteyip de fırsat bulamadığım Tel Aviv'e gidiyorum en sonunda!  Aylar öncesinden 80 dolara aldığım bilet ile Pgs ile uçuş, uçakta yıllardır görmediğim bi arkadaşımla karşılaşmak, inişte kuzenim Yusuf'un beni alması ve önce Batyam adlı miniş şehirdeki evine ordan da kız arkadaşı Sophie'yi alıp, Old Town Jaffa'ya gidiş. Bit pazarında dolanmaca (Shuka Pishpishim).  Kalabalık ve trendy bir sokakta, oturduktan sonra servisin berbat olduğunu anladığımız bi yerde oturup, kafamıza fırlattıkları yemekleri yemece. Bu arada hava o kadar güzel, ben akrabalarımı görmenin heyecanındayım, hiçbirşey umrumda değil. Yemek sonrası eski bir tren istasyonunu açık hava bir alışveriş ve yemek merkezine dönüştürdükleri Takana yakınına park ettik, oraya bayıldım. Ordan yürüye yürüye Nevetzedek adlı bizim Karaköy gibi yeniden popüler olan ve cafelerin olduğu bir sokaktan devam ettik. Shenkin adlı Ortaköy gibi stantlarda ıncık cıncık satılan yere gittik, ordan da ben ettim siz e

Yunanistan Turnemiz - Alex, Atina, San Torini, Mykonos; Haziran 2013

Image
Herşey Alexandrapolis ile başladı...  Bir Cuma 6 kişi işten erken çıkıp, arabaya atlayıp Alexandrapolis'e gidelim dedik (tabi yazdığım kadar spontan olmadı). Ipsala sınır kapısında nöbet değişimine denk gelince planlanandan bir saat geç, 21'de Aya Yorgi'de yemeğe oturduk. Klasik saganaki, house wine, kalamari ve caciki gibi muhtelif mezelere Türkiye'de ödediğimizin yarı parasını verip Baubau adlı klube yol aldık. Aya Yorgi'de akşam Uzosu candır! Meğersem kapanmış, hayalkırıklığı ile merkezdeki Egnetia otelimize varış, ordan yürüyerek şehre iniş ve bomboş sokaklarla karşılaşma. Sahildeki Sparrow adlı barda leziz gin tonic ordan paralel sokaktaki Thema'nin karşısında Pico adlı Buzouki mekanına gidiş. Bunca kere gittim Yunanistan'a, bir kere denk gelmedim böyle bir yere. 15 dkda bir farklı bir Mustafa Keser ya da Kibariye sahne alıyor, parayla gül yaprağı saçtırabiliyosun filan. Koltukta uyumak üzereydim ki odaya yol aldık. Ertesi gün ballı yoğurtlu

Petit voyage - Casablanca, Mayıs 2015

Image
Son dakika kararı ile iş için Casablanca'ya gidiyorum. Fas zaten görmek istediğim yerler listesinde idi, bu ziyarette sadece Casa'yı görebileceğim ama ona da razıyım. Havaalanından 1 saatlik bir yolculuk ile  Hyatt Regency Oteli'ne vardım. Otel  sözde oranın en kaliteli otellerinden biri, tam UN meydanında, en merkezi yerinde ama birazdan okuyacağınız üzere sürprizlerle dolu bir yer. Otele girer girmez odaya bile çıkmadan toplantılara başladım. Akşamüstü 6 gibi, otelle ilgili ilk bomba çıktı ortaya: Otelde kuafor olmadığı için telefonla dışardan bir kadın geldi ve odamda saçımı yaka yaka dünyanın en pahalı fönünü çekti. Işkence biter bitmez, kendimi hemen dışarı attım ve Medinat-Old Town daki Souq/Çarşı da ufaktan dolandım.  Bu arada  Faslı arkadaşımın aksesuar-mücevherlerini çıkart uyarısını dinledim, yanımda para bile yok (zaten bozdurmamıştım), telefonumu sıkı sıkı tutuyorum elimde. Souq dediğim yer  bizim Kapalıçarşının daha eski ve iptidai versyonu. Ama konsept aynı: o

Minik Likya Yolu - Olympos, Haziran 2015

Image
Izmir'den Sun Express'in tam zamanında kalkan ve erken inen uçağı ile Antalya'ya varış (normalde reklam almam ama beklentimin üstünde idi), eski iş yerimden artık Antalya'da çalışmaya başlayan bir arkadaşıma gidiş, kahvaltı sohbet derken, Istanbul'dan arabayla gelen şoför Nebahat Abla'nın beni alması.  Yol boyunca iklim sürekli değişti, güneş-bulut-yağmur derken kendimizi şaşırdık. 1,5 saat sonra Çıralı'da Lukkie's Lodge'a varış. Sanki  minik bir cennet. Minik prefabrik evler ve minik verandalar. Odaya ayakkabımızı çıkartarak girmemizi rica eden mekan sahibini şaşırsak da kırmıyoruz, hızlıca üstümüzü değiştirip, plaja iniyoruz. Çıralı sahile giderken bir köprü var, nedense oraya park ediyoruz ve minik bir patikadan yürüdükten sonra  uçsuz bucaksız, bol çakıl taşlı ve şezlong-şemsiye hatta insan dahil hiçbirşey olmayan bir plaja varıyoruz. Şaşkınlığımı ifade etmenin bir yolu yok. Sessiz, ıssız bir yer bekliyorum ama bunu değil. Nitekim bu Olympos tara