Mavilim ChefChaouen - Fas, Haziran 2017


Hazır iş icin Fas’a gidiyorken, wishlistimde olan ChefChaouen’e de gitmek için Tawfiq’i ikna ettim. Bi Cuma öğlen Casablanca'dan bastık önce Rabat'a geçtik, burada Tawfiq'in karısının ailesinin evinde Cuma couscous u yedik. Ortaya konan kocaman bir kuskus tabağı, ortasında et üzeri sebzelerle kaplı. Yanında bir et suyu gibi  bir sos var ve herkes kaşığıyla ortadan yiyor. Mükemmel!


Ordan 4 saat daha araba kullanarak iki şehirden daha geçtik ve Mavi Şehir olarak adlandırılan Chef Chaouen’e geldik. Sanki birazdan Şirin Baba ile Uykucu çıkacak :) Bir sürü rivayet varmış neden mavi olduğuna dair: Yok sinek gelmesin, yok Nazilerden kaçan Yahudiler gökyüzünü ve özgürlüğü hatırlatıyor diye boyamış. Sebebini bilemesek de, bu maviliği korumak için her sene baştan boyandığını öğrendik.

Arabamızı merkezin aşağısında bi yere parkettik, ordan labirent gibi sokaklarda kaybola kaybola tepede olduğunu sandığımız Dar Zambra adlı Riad adı verilen hostele gitmeye çalıştık. Yaklaşık 800 merdiven ve milyon ara sokak sonra otelin aslında daha aşağıda olduğunu farkettik ve bu sefer elimizde bavulla geldiğimiz yolu aşağı indik. Miniş ama bi o kadar da Fas dekorasyonuna sahip otantik ve cumbalı bir odam var.
Akşamüstü olmuştu bile ve güneşi kaçırmamak için hemen dışarı çıktık, ben mavi duvarlarda patlar diye yanıma bi elbiseyi özellikle getirmiştim, onla resmen çekim yaptık bol bol :)
Akşama epey serin oldu ama yine de açıkhavada meydanda Camii'nin karşısında Japon olduğunu sonradan öğrendiğimiz bir çocuğun çığırması ile mor koltuklu bir yere oturduk, ben Laban içtim, onlar yemek yediler.Sonrasında Labirent gibi dar ve mavish sokaklarda dolandık durduk.
Bir detay bölgede haşhaş tarlaları var ve sokaktaki herkes hemen hemen satıcı . Ortakoydeki restaurantlardaki amcalar gibi `Buyruuunnn` modunda restorana çağırıyor, gelmezsen de abi mal var ister misin moduna giriyor. What happens in CC satys in CC deyip :) Moroccon mint tea mizi de içtikten sonra dar sokaklardan keyifli keyifli otelimize gidiyorduk ki hayvanin biri evinin penceresinden çöpünü bildiğin üstüme attı, Allah’tan poşet kafamda patlamadı ama sırta çarpıp yere patladığında ne üdüğü belirsiz sular üzerime biraz saçıldı.
Neyse odaya gidip banyo sonrasi uyudum, sabah önce 5.30’ta sonra az biraz zorlamayla 7’de cin gibi uyan (Fas TRden 3 saat geride). Kahvaltı yapmak için dışarı çıkmaya hazırlanırken farkettik ki otelin minish ve mavish bi terası var ve otel görevlisi bizi kahvaltıya davet etti. Meğersem kahvaltı konaklama ücretinin içindeymiş.
Acayip leziz keçi peyniri ve bazlama ve bal/reçel sonrası yola çıktık. Mavish sokaklarda yine bol bol ama bu sefer farklı kıyafetle foto çektirdikten sonra Akchour adlı trekking alanına yol aldık. Yanımda spor ayakkabılarım var ama etrafta şelaleler var ve ayakkabı ıslanır diye her birimize yoldan plastik birer ayakkabı aldık. Ay o plastik seffaf ayakkabılarda ayaklarım terlemeye başlamasın mı? Bir de yerlerde dereler vb var orda da ıslanınca resmen inişli çıkışlı patikada ayaklarım kayarak keçi gibi tırmanmaya başladık. Bi noktadan sonra buz gibi nehrin icinden karşı yakaya geçerek, gölge bir yerdeki ağaçlar arasında yer alan iptidai bir cafede, yere serilmiş örtüde tünedik, dinlendik.
Gerçek nane yaprakları ile yapılmış çayımız geldi. Sonra tavuklu tajin yaptı amca bize, ellerimizle tabağı sıyırarak yiyip, sonra da buz gibi nehirde yıkadık ellerimizi. 2 gibi dönüş yoluna geçtik. Saat 6 gibi Casablanca’ya varmıştık. Listemdeki bir başka yeri daha, boyle keyifli dostlarla görebilmenin mutluluğu ile Dünya Küçük dedim.

Comments

Popular posts from this blog

Ayvalık , Cunda - Temmuz 2011

Safranbolu, Kasım 2010

VAN minüt - Mart 2012